27 Ekim 2020

NUTUK,  TARİHİ    BİR KAYNAK SAYILABİLİR mi? (3)

3) Nutuk, Kurtuluş Savaşının Diğer Kahramanlarını Yok Saymaktadır

19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkmasından öncesinde ve sonrasında da esasen Anadolu'da Kurtuluş Savaşı mücadelesi başlamıştı. Bir çok vilayette kongreler toplanmış ve bu kongreler düşmana karşı silahlı mücadele kararı almışlardı. 19 Mayıs 1919'dan  önce bir çok vilayette silahlı mücadele zaten başlamıştı. Mustafa Kemal Atatürk ise Milli Mücadeleyi tarihini Samsun'dan başlattığından dolayı ondan önce Kurtuluş Savaşı'nı çeşitli bölgelerde başlatmış Kahramanlar bundan şikayetçi olmuşlardır.

Prof. Dr. Cemil Koçak, bu gerçeği şöyle ifade eder: Anadolu'da yapılan diğer çok önemli kongreler işin başka bir yönünü gösterdikleri için de tarih yazılırken hiç ciddiye alınmamışlar (Koçak,2011:139).

  1. Mehmet Doğan da benzeri kanaatini şöyle paylaşır:28 Haziran Balıkesir Kongresi, M. Kemal Paşa'nın katılımcı olduğu Erzurum Kongresi'nden yaklaşık bir ay önce, M. Kemal Paşa'nın düzenlenmesini planladığı Sivas Kongresi'nden ise iki ay önce toplanmış olmasına rağmen Nutuk'ta sözü edilmemiş, inkılâp tarihlerinde üzerinde gerektiği şekilde durulmamıştır. Millî Mücadele'nin sivil anlatımı, oluşumun sırf M. Kemal ekseninde ele alınması yüzünden ihmal edilmiştir (Doğan M,2019:77).

Karabekir'in milli mücadeledeki esas katkısı "Doğuyu tutarsak ancak Batıyı tutabiliriz" fikriyatını gerçekleştirmesidir. Erzurum Kongresinin toplanmasında Atatürk'ün doğrudan bir katkısı yoktur. Kongreyi başkaları toplamış ve yapmış olduğu Atatürk oraya sonradan geldiği için Atatürk Nutuk'ta bu konuya fazla önem vermiyor. Kendisinin yapmadığı şeyleri Nutuk'ta pek anlatmıyor. Anlatırsa da önemli bir şekilde anlatmıyor. Sadece Erzurum Kongresindeki meseleden hareketle söylemiyorum; bugün için hiçbir önemi kalmamış konuları çok detaylı ve uzun uzun anlatırken, kendisinin içinde bulunduğu işleri kısaca geçiyor (Koçak,2011:137).

Kurtuluş Savaşı'nda Ege bölgesinde destan yazan kahramanlardan biri de Hacı Muhittin Çarıklı'dır. Ege yöresinde Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinin toplanmasına  öncülük eden Hacı Muhittin Çarıklı, Anılarında Nutuk'u değerlendirirken; Nutuk'ta  kendisinden hiç söz edilmemesi karşısında hayal kırıklığına uğradığını da açıklamaktan çekinmiyor (Koçak,2013:90).

Kurtuluş Savaşı'nın en tarihi ve milli sembollerinden biri olan Misak-ı Millî'den de Nutuk'ta bahsedilmez. Çünkü Misak-ı Millî  Mustafa Kemal tarafından değil Hüseyin Kazım Kadri tarafından kaleme alınmıştır.

Yakın tarihin önemi şahitlerinden biri olan, son Meclis Mebusan Üyesi Hüseyin Kazım Kadri bu durumdan şöyle şikayet eder: Ertesi günü Meclis-i Mebusan'da toplanıp müzakerâta başladık. Muahharen "Misak-ı Millî” denilen ve bir düstur-ı hareket ve siyaset addedilen mukarrerat da burada kararlaştırıldı. Meclis'in üzerine Anadolu'dan gelen mebuslar da bunu hemen olduğu gibi kabul ettiler. Bu misakın benim kalemimle yazılmış ilk müsveddesi Bursa mebusu Asaf Bey'dedir. Mustafa Kemal, bütün hakları ve faziletleri kendine hasrettiği mahut Nutuk'ta bu misaktan bahse lüzum görmemiştir (Kadri,2000:163). 

4) Nutuk, Kurtuluş Savaşının Diğer Kahramanlarını Tek Taraflı Olarak Mahkum Etmektedir

Nutuk'un bir özelliği de 1923'ten sonra Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında yanında bulunan arkadaşlarını tasfiye etmesinin nedenini anlatma çabasından ibaret olmasıdır. Esasen bu çaba da tamamen sübjektif tespit ve kanaatler ile doludur.

Prof. Dr. Cemil Koçak, bu konuya şöyle değiniyor: Nutuk'ta şöyle anlatılıyor: bu grup eskiden olduğu gibi yine bizim devam etmek istediğimiz modernleşme projesine karşı çıktılar. Saltanatı kaldırmak istedik, karşı çıktılar. Hilafeti kaldırmak istedik, karşı çıktılar. Cumhuriyeti kurmak istedik, karşı çıktılar, İnkılap yapmak istedik, karşı çıktılar. Bu arkadaşlarımızın hepsi saltanatçı ve hilafetçi, gerici ve cumhuriyet karşıtı insanlardır. Dolayısıyla biz bu arkadaşlarla çalışma imkânı bulamadık ama sanmayın ki bu arkadaşlar 1922 'de böyle oldular, daha önce de zaten böyleydiler.

Nutuk, böyle anlatır hikâyeyi. Şimdi dolayısıyla resmi tarih bize bu grubu her defasında Atatürk'ün Nutuk'ta anlattığı şekilde aktardığı için zaman içinde bu hikâyenin inanılırlığı ve doğruluğu tartışılmaya başlanacak. Şunun için: Karabekir Paşa ve değerleri 1924'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kuracaklar. Düşünün ki milli mücadelenin ilk beşi içinden Atatürk bir tarafta, diğerleri karşı tarafta! Önce Kazım Karabekir, sonra Ali Fuat Cebesoy, sonra Atatürk Refet Bele ve Orbay; Bu ilk beş askerden bir tek Atatürk katılıyor, diğer dördü Terakkipervere yani muhalefete geçiyorlar. Atatürk, Terakkiperver konusunda da çok kızgın. Nutukta gerici ve aynı zamanda Kürt ayaklanmasına vesile olan, onu tahrik ve teşvik eden bir hareket olarak anlatıyor (Koçak,2011:140-141).

Atatürk bu anlamda o kadar ileri gider ki bazı arkadaşlarını hainlikle itham eder: Akyol, bu vaziyeti şöyle anlatır: Atatürk'ü artık çok alçak sesle bile eleştirmek mümkün değildi. Bunu Nutuk'ta da görüyoruz. Dünün Şark Fatihi olan, Sevr'in şark ayağını kırarak, Doğu'yu kurtaran Kazım Karabekir, Nutuk'ta Atatürk tarafından ‘en hain dimağlar' olarak niteleniyor (Akyol,2009). Karabekir Paşa ise “Nutukta kendileri aleyhinde tãrihe düşülmüş kayıtları yanlış ve tarafgirane buluyordu” (Mumcu,1998:154).

Prof. Dr. Mete Tunçay, klikleşmenin vardığı boyutu şöyle anlatır: Sonrasında politik sebeplerle Ali Fuat Paşa, Karabekir Paşa ve Rauf Bey ortalıktan siliniyor. Bunlar da muhalefete geçiyor. Ali Fuat Paşayı Çerkes Ethem ile işbirliği yaptı diye Moskova'ya büyükelçi olarak sürüyorlar, Karabekir'in askeri zaferlerini görmezden geliyorlar. Nutuk'ta en çok yerilen kişi Vahdettin değil Rauf Bey'di  (Tunçay,2009).

Taha Akyol'a göre, “Nutuk'ta Rauf Bey hakkında yazılanlar politik beyanlar olup, Rauf Bey ülkenin kurucu atalarından biridir” (Akyol,2006).  

Mustafa Kemal 1923-1925 dönemindeki hadiselere hayli geniş yer vermiş olmakla birlikte, İzmir Suikastı'ndan hemen hiç bahsetmemektedir. Suikast ve dâvalara Nutuk'un sonunda çok kısa bir pasajda ancak yer verilmektedir (Doğan M.2014:316).

Nutuk büyük temizlik harekâtından (İzmir Suikastı Dâvası) bir yıl sonra okunan bir metin olarak, 1926'daki fiillerin haklılığını ispat etmeye ağırlık vermektedir. Zürchrer de bu vakıayı şöyle izah eder: “Mustafa Kemal'in 1927'de okuduğu ünlü Nutuk'u 1919-1927 yıllarının tarihi olarak değil, 1926 temizlik hareketini haklı çıkarma girişimi olarak görmelidir” (Zürchrer,2005:301).

Prof. Dr. Ahmet Demirel, bu olayın değerlendirmesini şöyle yapıyor: Atatürk'e Suikast Davasında İttihatçılar, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensupları, eski II. Grupçular, her ne kadar eski muhalif varsa hepsi yargılanacaktır. Karabekir oradaki yargılanmayı beraatla geçiyor yani bir mahkûmiyeti yoktur (Demirel,2011:130).

Kazım Karabekir'in kızlarından Hayat Karabekir Fevzioğlu, genelkurmaydaki panelde yaptığı konuşmada babasının askeri ve siyasi hayatının çok erken, 45 yaşında sona erdirildiğini imalı ve kibar bir üslupla dile getirdi. "Karabekir Paşa doğu illerimizde gerçek çehresiyle tanınmakta ve anılmaktadır .Ancak çevremizde, maalesef aydınlarımız arasında da Karabekir Paşa'yı tam tanımayanlar ya da daha önemlisi yanlış tanıyanlar bulunmaktadır" dedi (Akyol,2011:139).

Karabekir Paşa'nın diğer kızı Timsal Karabekir ise iki aktör arasındaki soğukluğa başka kişilerin de müdahil olduğunu savunur. “Atatürk yargılama sürecinde 'Paşalar beraat ettirilsin' diye kararını Üç Alilere bildirmiş. Tabii, Atatürk'e Erzurum Kongresi'nden önce 'Emrinizdeyim' deyip, O'nu daha o zamanlar komutanı olarak kabul eden babama karşı yapılan suçlama çok acıdır. Babamın evinden alınıp, Ankara Polisi'ne götürülmesi, tutuklu yargılanması da öyle (Karabekir T,2010).

Nutuk, o kadar çok subjektif açıklamalarla doludur ki Atatürk, bazen kendine hakim olamayıp dönemin devlet adamlarına etnik kimlikleri ile saldırabilmektedir. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal'e Harbiye Nazırlığı sözü veriyor. Harbiye Nazırlığı demek, Enver'in geçmişteki gücünü ele geçirmek demek. Ama Harbiye Nazırı olmuyor ve Atatürk ömrünün sonuna kadar İzzet Paşa'yı affetmiyor. Hatta Nutuk'ta İzzet Paşa'yı ırkından dolayı suçluyor. “Arnavut” diye eleştiriyor. “Milletime bu noktada tavsiye ederim ki, başa geçireceği adamların kanındaki cevher-i asliyeye dikkat etsin” diyor (Tunçay,2010).

Kaldığımız yerden devam edeceğiz inşaallah…